Travmatik bir olay yaşamak, hayatın akışını değiştirebilir. Kaza, afet, ani bir kayıp, istismar, şiddet ya da tanık olunan herhangi bir olay, kişinin zihinsel ve duygusal dünyasında derin izler bırakabilir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), bu olayların ardından gelişen ve kişinin işlevselliğini bozan yoğun stres tepkileridir.
DSM-5’e göre TSSB tanısı, şu dört temel alanda ortaya çıkan belirtilerle konur:
Travmatik olayın yeniden yaşanması:
Kâbuslar, ani geri dönüşler (flashback), olayı hatırlatan görüntü ya da seslere karşı yoğun tepki.
Kaçınma:
Travmayı hatırlatan yerlerden, konuşmalardan, kişilerden ya da durumlardan bilinçli olarak uzak durma.
Bilişsel ve duygusal değişiklikler:
• Sürekli suçluluk, değersizlik, boşluk hissi, olumlu duyguları hissedememe, kendine veya dünyaya karşı güven kaybı.
4. Artmış uyarılmışlık hali:
• Uyku sorunları, sinirlilik, tetikte olma hali, ani irkilmeler ya da dikkat dağınıklığı.
TSSB yaşayan bireyler, zaman zaman “Artık geçti ama ben geçemedim” hissini yaşar. Dışarıdan güçlü görünseler bile iç dünyalarında sessiz bir savaş verirler. “Bunları düşünmek istemiyorum ama aklımdan çıkmıyor” ya da “Durduk yere kalbim sıkışıyor” gibi ifadelerle durumu tarif ederler. Bu yaşantı yalnızca geçmişte yaşanan bir olayın değil, bugünde devam eden içsel bir yankının göstergesidir.
Terapi süreci, travmanın izlerini silmek değil, onunla kurulan ilişkiyi dönüştürmeyi hedefler. Çünkü travma unutulmakla değil, işlenip anlamlandırıldığında etkisini kaybeder. Güvenli bir terapötik ortamda kişi, yaşadıklarını yeniden ele alarak kendi duygularını ve bedenini yeniden tanımaya başlar.
Travmanın izi geçebilir. Bu, zaman, sabır ve doğru destekle mümkündür. Eğer siz de yaşadıklarınızın yükünü hâlâ omuzlarınızda taşıyor, geceleri uyumakta zorlanıyor ya da sebepsiz gibi görünen yoğun duygular yaşıyorsanız, bu süreçte yalnız olmadığınızı bilmenizi isterim.