Bazı anlar vardır; sevdiğimiz kişinin yanındayken bile içten içe yalnız hissederiz. El ele tutuşsak da, birlikte vakit geçirsek de, bir şeyler eksik gibidir. Bu his zamanla yerleşir ve ilişki içinde olsak da duygusal olarak bağlantı kuramadığımızı düşündürür. Peki bu duygunun arkasında neler olabilir?
Bu yazıda, ilişki içinde hissedilen yalnızlık halini, olası nedenlerini ve bu duyguya nasıl yaklaşabileceğimizi birlikte düşünmeye çalışacağız.
Yalnızlık: Sadece Fiziksel Değil, Bazen de Varoluşsal
Yalnızlık bazen çevremizde kimse olmadığında hissedilir; bazen de tam tersine, çok yakın olduğumuzu düşündüğümüz birinin yanında. Çünkü yalnızlık sadece fiziksel bir durum değil; zaman zaman herkesin yaşadığı içsel bir deneyim olabilir.
Her bireyin kendi iç dünyasını bütünüyle bir başkasına aktarması zor olabilir. Duygularımız, düşüncelerimiz, yaşantılarımız; bir noktada sadece bize aittir. Bu farkındalık, zaman zaman yalnızlık hissini tetikleyebilir.
Görülmemek Hissi ve Duygusal Kopukluk
İlişki içinde hissedilen yalnızlık çoğu zaman “görülmüyorum” duygusuyla ilişkili olabilir. Görülmekten kastımız, sadece fiziksel olarak fark edilmek değil; iç dünyamızın, emeğimizin, yorgunluğumuzun bir başkası tarafından hissedildiğini anlamaktır.
“Senin ne yaşadığını tam olarak bilemem ama yanında olmak istiyorum” gibi bir Sayfa 1
yaklaşım, bu duyguyu biraz olsun hafifletebilir.
Kimi zaman, küçük ama birikimli anlar yalnızlık hissine neden olabilir. Bir teşekkür beklediğimizde gelmeyen bir söz, yorgunluğumuzun fark edilmemesi ya da bir bakışın eksikliği, içimizde “görülmedim” hissini doğurabilir.
Küçük Anların Birikimi
Bu tür duygular genellikle aniden değil, zamanla birikir. Bir anlatım girişimimizin karşılık bulmaması, bir anda değil ama tekrarlandıkça içsel bir uzaklaşma yaratabilir.
Geçmiş deneyimlerimiz de bu sürece etki edebilir. Özellikle çocukluk döneminde duygularımıza karşılık bulamadıysak, yetişkinlikte yakınlık kurulsa bile o bağın yeterli olmadığını düşünebiliriz. Bu durumda, biri bizi anlamaya çalışsa da bunun yeterince “gerçek” ya da “derin” olmadığını hissedebiliriz.
Yakınlık Her Zaman Fiziksel Olanla Kurulmaz
Aynı evde yaşamak ya da ortak hayatı paylaşmak, her zaman duygusal bir yakınlıkla örtüşmeyebilir. Bazen, duyguları paylaşmak, kırgınlıkları ya da özlemleri dile getirmek, yakınlaşmayı kolaylaştırabilir.
Basit sorular ya da farkındalık içeren küçük cümleler – “Bugün yorgun görünüyorsun” ya da “Bu iş için ne kadar çabaladığını görebiliyorum” gibi – ilişkiyi duygusal olarak besleyebilir. Elbette herkesin ilişki dili ve ihtiyacı farklı olabilir; bu nedenle tek bir reçete sunmak kolay değil. Ama duyguların ifade bulması, yakınlık kurmak için önemli bir adım olabilir.
Yalnızlık Karşılıklı Olabilir
Yalnız hissettiğimizde, kendi iç dünyamıza döneriz. Bu doğaldır. Ancak bazen kendimize şu soruyu da sormak yardımcı olabilir: “Ben onun ne yaşadığını görebiliyor muyum?”
Partnerimiz de benzer bir yalnızlık hissi içinde olabilir. Belki o da kırgın, yorgun ya da anlatmakta zorlandığı duygular taşıyordur. Bazen iki kişi aynı anda “beni kimse anlamıyor” diye düşünür ama bunu birbirlerine dile getiremezler.
Ne Yapılabilir?
Yalnızlık hissinin farkına varmak, önemli bir ilk adım olabilir. Ardından bu duyguyu ifade etmeye çalışmak – suçlamadan, sadece duygulara alan açarak – ilişkiyi yeniden şekillendirebilir.
Örneğin:
“Bazen senin yanındayken bile kendimi yalnız hissediyorum. Belki bu duygu uzun zamandır içimde vardı.”
Bu tür cümleler, sadece bir iç döküş değil; aynı zamanda bir bağ kurma isteği de olabilir.
Varoluşsal Bir Katman
İlişkisel yalnızlıkla birlikte, her insanın zaman zaman deneyimlediği bir başka yalnızlık türü daha vardır: varoluşsal yalnızlık.
Hiç kimse bizi bütünüyle anlayamaz, bizim yerimize yaşayamaz, karar veremez. Bu farkındalık, zaman zaman içsel bir yalnızlık duygusu yaratabilir. Ancak bu yalnızlık dayanılmaz olmak zorunda değil.
Biri bize şöyle dediğinde:
“Seni tam olarak anlayamasam da, yanında olmak istiyorum.”
…yalnızlık hissi bütünüyle kaybolmasa da hafifleyebilir.
Son Söz
İlişkilerde duyulmak, görülmek ve anlaşılmak bir ihtiyaç olabilir. Bu ihtiyaçlar her zaman tam olarak karşılanamasa da, fark edilip dile getirildiğinde ilişkilerde dönüşüm başlayabilir.
Yalnızlık bazen paylaşılabilir hale geldiğinde daha katlanılır olur. Ve bazen, bu bile iyileştirici olabilir.