Yetişkinlerde olduğu gibi, çocuklarda da kaygı farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Çocukluk döneminde en sık karşılaşılan kaygı bozukluklarından biri ayrılık kaygısı bozukluğudur.
Ayrılık Kaygısı Bozukluğunun Belirtileri: Çocuklar, özellikle bakımverenleriyle (anne, baba veya diğer bağlanma figürleriyle) ayrıldıklarında aşağıdaki belirtilerden en az üç tanesini gösteriyorsa, ayrılık kaygısı bozukluğu açısından değerlendirilmelidir: Evden veya bakımverenden ayrıldığında tekrar eden yoğun sıkıntı hali. Bakımverenini kaybetme, hastalanma, yaralanma ya da ölüm gibi olumsuz senaryolar için aşırı endişe. Kendi başına kalma durumunda kaçırılma, kaybolma, kaza geçirme veya hastalanma gibi olasılıklara karşı yoğun kaygı. Okula veya başka bir yere gitme konusunda isteksizlik ya da tamamen reddetme. Evde veya başka ortamlarda yalnız kalma durumuna karşı sürekli ve aşırı endişe. Ev dışında uyuma ya da bakımverenden uzak uyumaya karşı ısrarlı isteksizlik veya reddetme. Ayrılıkla ilgili tekrar eden kâbuslar. Ayrılık anında sık görülen fiziksel belirtiler (baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı veya kusma). Bu belirtilerin en az üç tanesinin görülmesi ve çocuğun günlük işlevselliğini olumsuz etkilemesi durumunda klinik değerlendirme yapılmalıdır. Tanı konulurken mutlaka profesyonel bir gözlem gereklidir.
Terapi ve Müdahale: Ayrılık kaygısı bozukluğunda en etkili yaklaşımlardan biri çocuk merkezli oyun terapisidir. Bu terapi yöntemi, çocuğun duygularını ifade etmesine ve kaygıyla başa çıkma becerilerini geliştirmesine yardımcı olur.
Gelişimsel Bakış Açısı: Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramına göre, 2-3 yaş aralığındaki çocuklar “Bağımsızlığa Karşı Utanç ve Şüphe” evresindedir. Bu dönemde çocuklar, artan hareket kabiliyetleriyle birlikte çevrelerini keşfetme ve bazı işleri kendi başlarına yapma arzusu içindedirler. Ancak, bu girişimlere karşı aşırı koruyucu veya engelleyici tutumlarla karşılaştıklarında, gelişmekte olan özgüven yerini utanca ve şüpheye bırakabilir. Bu dönemde çocuğun çevresini keşfetmesine kontrollü ve destekleyici bir şekilde eşlik etmek, hem öz güveninin gelişmesini destekler hem de ileride oluşabilecek ayrılık kaygısı riskini azaltır.