Home / Sağlık / Direnç ve terapi üterin

Direnç ve terapi üterin

Bazen hayatımızın bir yerinde içimizden bir ses konuşur:
“Terapiye mi başlasam?”
Sonra bu sese başka sesler eklenir:
“Terapi almak demek, her hafta belli bir zamanı ayırmak demek.”
“Anlatmak ve anlaşılmak güzel olurdu.”
“Geçmişle ilgili birçok konu açılacak, bunu istemiyorum.”
“Belki de şu an kendime yapabileceğim en büyük iyilik terapi olur.”
“Ama bu aynı zamanda hatırı sayılır bir bütçe… O bütçeyi tatile ya da çocuklarıma harcayabilirim.”
“Terapi alarak ruhsal olarak daha sağlıklı ve keyifli bir yaşam sürebilirim.”
“Yine de tüm bu süreç çok yorucu olabilir…”

İşte bu noktada karşımıza çıkan şey, psikanalitik dilde “direnç” olarak adlandırılır. Çoğu zaman zihnimiz, değişimin getireceklerini kestiremediği için mevcut düzene tutunmaya ihtiyaç duyar. Donald Winnicott direnç için; “Direnç, iyileşmeye karşı değil; değişimin bilinmeyen sonuçlarına karşıdır.” Der. Bu bağlamda direnç, bizi korumaya çalışan ve iyi niyetleri olan bir “gard” gibidir. Bu gard için mevcut düzen —iyi veya kötü olsun— daha güvenlidir. Kimi zaman, güvenli hissettiren bu düzenin içinde kalırken, aslında gelişim ve değişim fırsatlarını ertelediğimizi bilmeyiz. Bu, sanki yumuşak ve sıcak bir battaniyenin içinde; dışarıda soğuk olduğu düşünülen havadan korunmak gibidir; konforlu hissettirebilir ama bir noktada sınırlayıcıdır da.

Direnç çoğu zaman hesaplı değildir, farkında olunmadan gerçekleşir. Bu sebeple terapide direnci çalışmak da kolay değildir; çünkü direncin argümanları aynı zamanda mantıklı ve zekicedir. Örneğin direnç, terapinin meşakkatli olduğunu söyler. Bu argüman doğrudur. Gerçekten terapi, kişinin kendisinde rahatsızlık oluşturan yönleriyle devamlı yüzleşmesini gerektiren, duygusal açıdan meşakkatli bir yolculuktur. Direnç der ki boşver, neden bu meşakkate katlanasın? Böylece direnç kişinin duygusal acıdan kaçmasına yardımcı olur fakat üzerinde çalışılması gereken pek çok konunun da yüzeye çıkmasını engeller. Bu durumu, Doğan Şahin’in kullandığı ameliyat benzetmesi çok iyi açıklar: Terapi, geçmişte alınmış yaraların ve oluşmuş “enfeksiyonların” yeniden açılıp temizlenmesini, doğru biçimde tedavi edilmesini gerektirir. Bu süreç acı verici olsa da iyileşme ancak bu meşakkate dayanabilmekle mümkün olur. Direnç ise enfeksiyonlu da olsa yaraya dokunulmasını istemeyen, sizi tedavi etmeyen ama acınızı da geçici olarak yatıştıran bir örtü gibidir. O örtü güvenli hissettirse de aldatıcıdır; cehennem sıcağında bile sizi sarıp sarmalamak ister. Terapide bu örtünün altından çıkmak; hayat boyu öğrendiklerinizi, kim olduğunuzu, ihtiyaçlarınızı, arzularınızı, insanlardan neler beklediğinizi yeniden sorgulama cesaretini gerektirir. Bu süreçte elbette direnç sık sık sizi yoklayacaktır ve aslında bu oldukça normal bir durumdur. Otto Fenichel’in dediği gibi, “Direnç, terapötik ilişkinin doğal bir parçasıdır; onsuz değişim mümkün olmaz.” Yani direnç, sürecin düşmanı değil; ilerlemenin doğal bir eşiğidir. Direnci çalışabilmek için ise direncin farkına varmak direncin ne olduğunu ve size ne sunduğunu bilmek ise değerlidir.

Etiketlendi:

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir