Spor sadece beden sağlığı için değil, ruh sağlığı için de bir yatırımdır! Özellikle çocukluk döneminde yapılan düzenli fiziksel aktiviteler, çocuğun duygusal ve sosyal gelişimini derinden etkiler. Piaget’in bilişsel gelişim kuramında oyun ve hareket, çocuğun çevreyi keşfetme, neden-sonuç ilişkisi kurma gibi temel becerilerinin gelişmesinde hayati bir rol oynar. Spor da bu ‘oyun’ alanının yapılandırılmış şeklidir. Erikson’un psikososyal gelişim evrelerine göre, okul çağındaki çocuk “girişkenlik – suçluluk” ya da “başarı – aşağılık” çatışmalarını yaşar. Spor, bu evrede çocuğun kendine güven inşa etmesi, başarı duygusunu tatması ve sosyal ilişkilerini geliştirmesi için harika bir fırsattır.
Spor yapan çocuklar stresle baş etme yollarını daha erken öğrenir. Düzenli egzersizler ile beyin kan akımında artma olur, bu da uyanık, canlı hissetmemize katkı sağlar. Bedenin hareket halinde olması beyindeki dopamin, endorfin ve serotonin gibi “iyi hissettirici” kimyasalların salınımını artırır. Kaygı ve depresyon riskini azaltır, dikkat, algı, öğrenme ve motivasyona katkı sağlar. Bu nedenle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda spor tedavinin bir parçası olarak mutlaka önerilir. Düzenli egzersiz ayrıca gece uykuya geçişi kolaylaştırır, uyku kalitesini arttırır. Düzenli egzersiz ayrıca öfke ve dürtü kontrol sorunlarına yardımcı olur.
Spor, çocuğun sabretme, kurallara uyma, kazanmayı ve kaybetmeyi öğrenme gibi duygusal düzenleme becerilerini destekler. Özellikle grup sporları, çocuğun empati geliştirmesine, işbirliği yapmasına, iletişim becerilerini artırmasına katkı sağlar.
“Çocuk, oyun yoluyla dünyayı tanır” diyor Maria Montessori. Spor, çocuğun oyun yoluyla bedeni, sınırları ve yetenekleri keşfetmesidir. Yapılan araştırmalar, spora düzenli devam eden çocukların özgüven düzeylerinin daha yüksek olduğunu, davranış sorunlarının daha az görüldüğünü gösteriyor. Kısacası spor, çocuğun hem bedenine hem de ruhuna dokunan, yaşam boyu sürecek sağlıklı alışkanlıkların tohumudur.
