Home / Sağlık / “Sen Benim Oldukumu Biliyor Musun?”

“Sen Benim Oldukumu Biliyor Musun?”

Bir bayram daha geçti. Bu hafta ise üzerinde durmak istediğim konu, bayramda şahit olduğum bazı davranışlar üzerine şekillendi…

Biz de bu bayrama küçük bir tatil ekleyerek değerlendirenlerdendik. Tatilde, belli bir konudaki inancımı pekiştiren bir olaya da şahit oldum.

Peki, ne bu inanç: Okumanın, belli bir statüye sahip olmanın ya da paranın; kişinin ahlaki olgunluğunu garanti etmediği gerçeği…

Hatta bazen maddi imkânların ve sosyal statünün, insanı daha yüksekten bakma ihtiyacına ittiği…

Ve bir kez daha gördüm ki mutluluk, neye sahip olduğumuzda değil, nasıl biri olduğumuzda saklı.

Eğer içsel bir mutsuzluğa odaklanıyorsak, dünyanın en güzel manzarasına karşı oturuyor olsak bile bir sürü eksik ve kusur bulabiliyoruz.

Çünkü içimizde ne doluysa, dışarısına da o taşıyor. İçimiz kırgınsa, en güzel sofralar bile tatsız oluyor.

Fakat mutluluğu sadece bir yere gitmekte, bir şey edinmekte; yani sonuçlarda aramıyorsak… O zaman gittiğimiz her yer bir cennet köşesine dönebiliyor.

Çünkü mutluluk dışarıda değil, içimizde taşıdığımız heybede. Nereye giderseniz gidin, içinizde ne varsa onu götürüyorsunuz. Mutluluğunuz da, kırgınlığınız da sizinle geliyor.

Tatiller bana hep “sıfatlardan arınma” hâli gibi gelir. Herkesin benzer kıyafetler giydiği, kimsenin diplomasını, unvanını taşımadığı; sadece insan olduğu yerler…

Fakat bazen o huzurlu sessizliğin içine yüksek sesli bir cümle düşüyor:

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”

İşte orada dünya bir an duruyor gibi oluyor benim için. Çünkü bu cümlede öyle çok boşluk, öyle çok ihtiyaç gizli ki… Bende de düşünme ihtiyacı hissettiriyor.

Sahi, gerçekten kimsiniz?

Neye güler, neye üzülürsünüz?

Hangi rengi seversiniz?

Sınırlarınız nerede başlar?

Birine yaklaşırken en çok neye dikkat edersiniz?

Ben biriyle tanıştığımda, yaptığı işi, sahip olduğu konumu ya da fiziksel özelliklerini hep en sona yazarım.

Çünkü bir insanı tanımak; onun nasıl sevdiğini, nasıl sinirlendiğini, neleri affettiğini, neye saygı duyduğunu ve insanlara ne hissettirmek istediğini öğrenmekle başlar.

Ölürken, arkanızdan insanlar sahip olduklarınızı değil, nasıl biri olduğunuzu konuşacaklar.

Bir top beze sarıldığınızda, geriye kalan; ne kadar insan kaldığınız olacak.

O yüzden biri size bir gün,

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sorduğunda…

Belki siz de gülümseyerek şöyle dersiniz:

“Bilmiyorum. Ama istersen bana ne hissettiğinden, neye değer verdiğinden bahset. Belki o zaman tanımaya başlarım seni…”

İşte hayat, tam da burada başlıyor…

Hoş tanışmaların olduğu, insanların cübbelerinin altındaki gerçek cevheri, özlerini görebildikleri bir hafta diliyorum.

Psikolog Ayşe Albayrak

Etiketlendi:

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir