Ödül, çocuğun motivasyonunu artırabilir ama yanlış kullanıldığında içsel motivasyonu zayıflatabilir. Özellikle bilişsel gelişim kuramları bu konuda dikkatli olunması gerektiğini vurgular. Deci ve Ryan’ın Öz Belirleme Teorisi, aşırı dışsal ödüllerin çocuğun içsel merakını köreltebileceğini söyler. Yani çocuk, bir süre sonra yalnızca ödül için çaba göstermeye başlar; öğrenme sevgisi ve kendi isteğiyle başarma duygusu azalabilir.
Somut ödüller (oyuncak, çikolata, ekran süresi vb.) bazı durumlarda işe yarayabilir ancak sık ve kontrolsüz kullanıldığında, ödül verilmediğinde davranışı devam ettirmeme riski doğar. Çocuk, ödül yoksa çaba da yok düşüncesine kapılabilir. Bu noktada Carol Dweck’in Gelişim Zihniyeti Teorisi devreye girer. Ona göre, “Harika yaptın!” demek yerine “Çok uğraştın, denemekten vazgeçmedin!” gibi sürece odaklanan, çocuğun çabasını fark ettiğimizi, çabasıyla ilgilendiğimizi, çabasını takdir ettiğimizi vurgulayan geri bildirimler çocukta dayanıklılığı ve öğrenmeye olan inancı artırır. En sağlıklı ödül biçimi, sosyal ödüllerdir — tebessüm etmek, sarılmak, teşekkür etmek gibi. Bu tarz ödüller çocuğun benlik algısını besler, aidiyet hissini, bağlanmasını güçlendirir.
Araştırmalar, dengeli ve yaşa uygun ödül sistemlerinin, çocuğun öz düzenleme becerilerini artırdığını ve içsel motivasyonu desteklediğini göstermektedir. Ancak ödül sistemi oluşturulurken çocuğun yaşı ve gelişim düzeyi mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Anaokulu çağındaki bir çocukla ergen bir bireyin beklentileri çok farklıdır.
Ayrıca ödül, asla bir tehdit biçiminde sunulmamalı. “Yemeğini yemezsen çizgi film yok” gibi ifadeler, çocukta korku, baskı ve stres duyguları yaratabilir. Ayrıca bu tarz söylemler yemek yeme gibi aktivitelerin çizgi film seyretmek gibi aktiviteler için ödenmesi gereken bir bedeller olduğunu düşündürebilir.
Unutmayalım ki ödül, amaç değil araçtır. Doğru kullanıldığında alışkanlıkların gelişmesini destekler. Ama içsel motivasyonun yerini almaya başladığında öğrenmenin ruhunu zedeler.