1920’li yıllardan beri kardeş ilişkileri ve doğum sıralaması ile ilgili çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Özellikle Alfred Adler bu konuda çalışmaları ile dikkat çekmiştir. Adler’e göre insanlar temelde güç ve iktidar mücadelesi içindedirler ve bu mücadele kardeşler arasındaki doğum sırasına göre farklılık gösterir. Kardeşler, sıralamaya göre farklı hedefler etrafında çaba gösterirler. Aile içindeki bireylerin kişilik özellikleri, doğum sırasına göre farklılık göstermektedir. Bireylerin hayat amacı ise toplum içinde kendine bir yer edinmektir.
Adler, her bireyin temelde kendini yetersiz hissettiğini ve bu yetersizlik duygusuyla mücadele ederek varlığını sürdürmeye çalıştığını söylemektedir. Birey, mücadele etmeye devam ettikçe motivasyonu artar ve böylelikle başarıya ulaşır. Bu şekilde kişilik oluşumu başlar.
Yetersizlik duygusu aşağılık kompleksini ortaya çıkarır. Adler, bu şekilde insanların kendilerini aşağılık hissedebileceklerini ve uyumsuz kişilik profillerinin ortaya çıkabildiğinden bahsetmektedir. Adler’e göre kardeş sıralaması bu özelliklerin gelişiminde rol oynar. Eğer kişi kendini çevresindekilerden daha düşük konumda hissederse bu düşünceler kişiye gerçekmiş gibi gelebilir. Ancak bir yandan da bu kompleks, kişiyi harekete geçirerek kendini kanıtlamasına yardımcı olarak iyi bir sonuç ortaya çıkarabilir.
Kardeşler arası ilişkilerde ise kıskançlık sıklıkla görülebilen bir durumdur. Adler, kıskançlığın doğum sırasıyla oldukça yakından ilgili olduğundan bahseder. Genellikle her kardeş farklıdır ve her biri aile içinde kendilerine özgü bir yer edinir. Bu durum kardeşler arasındaki ilişkilerin farklılığını ve bireysel özelliklerin temelini oluşturur.
Doğum sırasının kişilik üzerindeki etkisi ise çeşitli şekillerde görülebilmektedir. İlk çocukların genellikle mükemmeliyetçi, sorumluluk sahibi ve ciddi bir tutum sergiledikleri gözlemlenir. Giriştikleri işlerde başarılı olurlar. Doğduklarında ailede odak noktası olurlar. İlk çocuk, ailesinin sevgisini ve ilgisini paylaşmak zorunda olmadığı için her şey onun için yapılır. Bu durum, ilk çocuğun güçlü bir liderlik rolü üstlenmesine ve dikkat çekici bir kişiliğinin oluşmasına yol açabilir. Ancak ikinci bir çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte, ilk çocuk eskisi gibi ailesinin dikkat noktası olmaktan çıkar ve bu durumu tehdit gibi algılar. Adler’in deyimiyle ilk çocuk tekrar kendi iktidarını sağlamak için mücadele eder. Bu sırada ikinci çocuk büyük kardeşi örnek alarak davranışlarını şekillendirmeye ve kendini kanıtlamaya çalışmaktadır.
Ortanca çocuklar, dikkat çekmek zorunda kalmadıkları için daha uzlaşmacı olabilirler. Bu durum onların daha dengeli ve uyumlu olmasını sağlar. Ancak ailedeki olaylardan veya durumlardan en çok etkilenenler ortanca çocuklardır. Ailedeki yerlerini bulma konusunda zorluk yaşayabilir ve kendilerini ait hissetmekte zorlanabilirler. İş birliği ve sosyal ilişkilerde daha başarılıdırlar. Arkadaş çevreleri ve iletişimleri son derece iyidir. Hatta arkadaşlarının görüşlerini ailelerinin görüşlerinden daha fazla önemseyebilirler. Romantik ilişkilerinde sadık olurlar.
Son çocuklar ise genellikle kendilerini korumasız ve çaresiz hissedebilirler, sürekli bu duygularıyla baş etmeye çalışabilirler. Örnek aldıkları kardeşleri olduğu için onlar kadar cesur olmaları gerekmez. Ailelerinin dikkatini kolaylıkla çekebilirler. Aileleri onları şımartabilir. Bu durum onları bencil veya dikkat çekmeye çalışan biri gibi gösterebilir. Bilimsellik yerine daha sanatsal konulara yatkındırlar. Bağımsızlık duygusu en baskın olan gruptur.
Tek çocuklar, yetişkin dünyasında kendilerine yer bulmak için çaba gösterirler bu sebeple yetişkinlerin davranışlarını referans alarak üstünlük çabası içine girebilirler. Adler bu durumu “Şişirilmiş Benlik” olarak ifade etmektedir. Tek çocuklar iş birliği ve sosyal açıdan daha zayıf olabilir. Bağımlı kişilik özellikleri geliştirebilir ve insanların kendilerini korumasını isteyebilirler. Yenilgiye tahammülleri azdır. Akademik yönden başarılıdırlar, üniversiteye gitme oranı diğer gruplara göre daha fazladır.
Sonuç olarak Adler’in doğum sırası ve kardeş ilişkileri ile ilgili yaptığı gözlemler, aile içi dinamiklerin önemini vurgulamaktadır. Her bir doğum sırasının kendine özgü özellikleri vardır ve bu özellikler kişinin hayatı boyunca etkili olabilmektedir. Bu sebeple doğum sırası ve kardeş ilişkileri bireylerin hayatı boyunca önemli bir rol oynamaktadır.